Türkiye Uzay Ajansı, kuruluşunun 2 yılının ardından, 10 yıllık 10 hedeflerini açıkladı. Uzay sektörüne yeni giriş yapacak olan Türkiye için bu hedefler oldukça dikkat çekiciydi. Ancak hedeflerin ne anlama geldiğini -özellikle uzayla ilgilenmemiş olan insanlar için- anlamak ilk bakışta mümkün değil. Gelin, uzmanların da yorumlarıyla birlikte bu hedeflerin aslında ne anlama geldiğini birlikte inceleyelim.
1- Ay’a uzay aracı göndermek ve sert iniş yaptırmak
Aya iniş yapmayı aslında iki kategoriye ayırabiliriz. Ay’a sert iniş yapmak ve Ay’a yumuşak iniş yapmak. Yumuşak iniş yapmak aslında çok daha zor ve karmaşık bir hedef. Çünkü Ay’a gönderdiğiniz uzay aracına zarar vermeden, detaylı hesaplamalarla indirmeniz gerekiyor. Bu hedef genelde rover gönderme gibi amaçlarda konuluyor. Ancak Ay’a sert iniş yapmak da bazı uzay misyonları için oldukça büyük öneme sahip. Örnek verecek olursak, geçtiğimiz dönemde aya sert şekilde iniş yaptırılan bir uzay aracı gönderildi. Yani aslında ayın yüzeyine bir cisim çarptırıldı. Bu çarpma sonucunda uzaya Ay’ın yüzeyindeki toprak yayıldı. Ay’ın yörüngesinde bulunmakta olan bir uydu aracılığıyla bu toprak analiz edildi ve Ay’ın yapısına dair çarpıcı bilgiler elde edildi. Ay’ın yüzeyinde su bulunduğu bu şekilde kanıtlanmış oldu. Yani uzay biliminde çok değerli bir bilgi elde edildi. Kısacası, uygun misyon seçildiği zaman daha kolay gibi görünen sert iniş yapmak da oldukça değerli bilgilere ulaşabilmemizi sağlıyor.
2 – Yeni nesil uydu geliştirmede dünyayla rekabet edecek ticari marka oluşturmak
Türksat 5A uydusunu yakın zamanda dünyanın yörüngesine gönderdik. Bunun öncesinde Türkiye uzaya çeşitli uydular göndermişti. Yani aslında Türkiye uzay alanında özellikle uydular üzerinden ciddi çalışmalar yapmış bir ülke konumunda. Bu maddeden de, Türkiye Uzay Ajansı ile birlikte Türkiye’nin uydu konusunda kendisini çok daha fazla geliştirmeye istekli olduğunu görüyoruz.
3 – Türkiye’ye ait bölgesel konumlama ve zamanlama sistemi
Günümüzde dijital olarak kullandığımız konum tespit eden cihazları GPS olarak adlandırıyoruz. Bu teknoloji, Amerikan ordusuna ait. Yani istedikleri zaman bu hizmeti dünyayı kapatabilme imkanına sahipler. Ülkemiz, bu konuda da bağımsızlık kazanmak isteğiyle kendi konumlama ve zamanlama sistemini geliştirmek istiyor. Bu sayede teknolojik alanda bir başka konuda daha bağımsızlığımıza kavuşabiliriz.
4 – Uzaya erişimi sağlamak ve bir uzay limanı işletmesi kurmak
Türkiye, şu anda istediği an uzaya erişebilme imkanına sahip değil. Farklı ülkeler veya şirketlerle görüşüp, belli bir bütçe ayırdıktan sonra bunu gerçekleştirebilir. Ancak Türkiye bu konudada bağımsızlığını kazanmak ve kendi fırlatmalarını yapabilmek istiyor. Türkiye’de kurulacak bir uzay limanı yani roket fırlatma rampasını istediğimiz zaman kullanabiliriz. Ancak tabii ki de bunun için hazırda bekletmemiz gereken roketlerimiz olmalı. Fırlatma rampalarının bir diğer özelliği ise, bunun komşu ülkeler tarafından kullanabiliyor olması. Dilediğiniz zaman bunun hizmetini verebiliriz. Yani fırlatma rampasını kiralayarak diğer ülkelerden gelir elde edebiliriz.
5 – Uzay havası veya meteorolojisi olarak adlandırılan dala yatırım yaparak uzay etkinliğini artırmak
Dünyanın atmosferinin üzerine çıkıldığı zaman, yani iyonosferin üst kısmında, güneş fırtınaları meydana gelebiliyor. Güneş fırtınaları, Dünya’nın yörüngesinde dönmekte olan uydulara zarar verebilme potansiyeline sahip bir olay. Dolayısıyla güneş fırtınası içine giren uyduların kapatılması veya uyduların bu bölgeden uzakta tutulması gerekiyor. Amerika Birleşik Devletleri, sahip olduğu sistemlerle birlikte sürekli olarak bu güneş fırtınalarını kontrol ediyor ve bu konuda dünyaya sürekli olarak bilgi sağlıyor olsa da, bu bilgiyi sağlamak zorunda değiller. Yani istedikleri zaman bu konudaki bilgi akışını kesebilirler. Eğer biz dünyanın etrafına uydu göndermek ve uzay etkinliğimizi daha fazla artırmak istiyorsak, bu konudaki yetkinliğimizi artırmak için uydularımızı doğru şekilde koruyabilmeyi de başarabilmeliyiz. Bunu bağımsız şekilde yapmak bizim için büyük önem taşıyor. Eğer gerekli sistemleri kurup güneş fırtınaları gibi tehlikeli uzay olaylarına karşı önlem alabilirsek, uzayda çok daha etkin bir varlık gösterebilir ve uzay araçlarımızı çok daha başarılı şekilde koruyabiliriz.
6 – Astronomik gözlemler ve uzay nesnelerini yerden takip etme konularında gelişme
Astronomik gözlemler yapma ve uzay nesnelerini dünyadan takip etme konusunda izlenebilecek iki farklı yol var: havadaki teleskoplar ve yeryüzündeki teleskoplar. Gelişmiş teknoloji sayesinde uçaklara büyük teleskoplar yerleştirilebiliyor. Uçaklar uçurulduğu zaman, teleskobun önünü kapatabilecek pek çok etkenden kurtulmuş olunuyor. Bu sayede çok daha başarılı gözlemler yapılabiliyor. Ancak yeryüzünde çok daha gelişmiş teleskoplar kurup uzayı incelemek de mümkün. Türkiye, uzay teleskobu bakımından gelişmeye oldukça açık bir ülke konumunda. Sunumda hangi tür çalışmalarla birlikte Türkiye’nin uzay gözlemi alanında kendini geliştireciği açıklanmamış olsa da, temelde karşısında bu iki seçenek bulunuyor.
7 – Uzay sanayi ekonomi sistemini daha da geliştirme
Uzay sanayinin kendine ait bir ekonomik yapısı var. Uzaydan gelir elde etmek kadar, bu konuda yatırımlar yapıp sanayi sistemlerini geliştirme de çok önemli. Çünkü uzay alanında oldukça farklı ve önemli parçalar kullanılıyor. Bunları sadece uzay için geliştirilmiş olan bir sanayi sistemi ile elde edebilmek mümkün. Dolayısıyla bu konuya da dikkat çekilmesi ve önem verilmesi oldukça önemli.
8 – Uzay teknolojisi geliştirme bölgesi kurmak
Günümüzde nasıl Silikon Vadisi teknoloji geliştirmenin bir numaralı bölgesi, bir üssü olarak görülüyorsa; Türkiye’de de uzay teknolojisinin geliştirileceği bir bölge kurmak muhtemelen buna benzer bir atılım olacaktır. Bunun da nasıl yapılacağına dair detaylı bilgi verilmiş olmasa da, muhtemelen şehirden bir nebze uzak ve tamamen uzay konuları üzerine çalışılan bir alan olacaktır. Uzay üzerinde çalışan mühendislerin odaklanabilmesine ortam hazırlayan bir bölge kurulabilmesi olası. Bu gölge, uzay konusunda oldukça hevesli olan gençler için muhtemelen bir cennet gibi olacaktır.
9 – Uzay alanında etkin ve yetkin insan kaynağını geliştirmek
Uzay alanında etkin ve yetkin insan kaynağını geliştirmek amacıyla MEB ve YÖK kaynaklarının seferber edileceği söylendi. Uzay alanında çalışırken bu alanda kendini geliştirmiş bir kadroya sahip olmak en önemli kalemler arasında yer alıyor. Ne kadar bütçeye sahip olursanız olun, kendini geliştirmiş ve kaliteli bir kadroya sahip olamazsınız uzayda yapabilecekleriniz sadece sınırlı kalır. Belli bir noktadan sonra diğer şirketleri ve ülkeleri dinlemek zorunda kalırsınız. Uzay alanında kendi hikayemizi yazmak ve kendi yolumuzu çizebilmek adına kendini geliştirmiş ve yetkin bir bilim kadrosuna sahip olmak bu sebeplerden dolayı çok büyük öneme sahip.
10 – Bir Türk vatandaşını uzaya göndermek
Günümüzde, amaç bakımından baktığımızda uzaya gitmek için iki farklı seçenek karşımıza çıkıyor. Uzay turisti ve bilim amacı. Uzay turisti olarak uzaya çıkmak pek yaygınlaşmış olmasa da, yapılan sunumda uzaya gönderilecek olan Türk vatandaşının bilimsel çerçevede oraya gideceği açıklandı. Yani uzaya giden Türk vatandaşımız orada bizim adımıza deneyler gerçekleştirecek ve bizim merak ettiğimiz şeyleri bulmak üzere çalışmalar yapacak. Bunun nasıl gerçekleştirileceğine yönelik net bir açıklama yapılmış olmasa da, bir Türk bilim insanının Uluslararası Uzay İstasyonuna gönderilip bir süre orada çalışmalar yapması en olası seçenek olarak görünüyor.
Tüm bunlarla birlikte, bu on maddenin açıklandığı sunumda Türklerin uzay yolcularının nasıl adlandırılacağına da dikkat çekildi. Amerikalılar, uzaya gönderdikleri insanlara astronot adını veriyor. Ruslar kozmonot, Çinliler ise taykonot adını veriyor. Türklerin uzay yolcularını nasıl adlandıracağı konusunda TDK’nın yeni fikirlere açık olduğu söyleniyor. Uzayda yerimizi almak adına ilk ciddi adımlarımızı atmak ve uzay yolcularımızın ismini belirlemek gençleri gelecek konusunda oldukça umutlandırıyor.