20. yüzyılın ortalarında, uzay mücadelesinin tavan yapması ile birlikte zaman içerisinde uzay unutuldu. Bu dönemde dünyanın en büyük güçleri uzay alanında yarışıyor ve birbirlerine güçlerini göstermeye çalışıyorlardı. Bunun sayesinde uzaya dair pek çok şey öğrendik. Ancak uzaydan ciddi bir gelir sağlanamadığı için, bu mücadele zaman içerisinde sonlandı.
Günümüzde, bu uzay mücadelesi tekrar gün yüzüne çıkmaya başlıyor. Bu sefer özel şirketler ön plana çıkmış durumda. Farklı ülkelerin farklı özel şirketleri birbiriyle yarışıyor ve uzaya en ekonomik şekilde ulaşmaya çalışıyor. En ekonomik ve sürdürülebilir roketleri yapıp uzaya ulaşabilen şirketler başarıyı kazanıyor. Bunu başarabilmek adına dünyanın farklı yerlerindeki en zeki beyinler kafa yoruyor. Ortaya farklı fikirler atılıyor ve farklı denemeler yapılıyor. Başarılı olan denemeler hayata geçirilerek şirketlerin ön plana geçmesi sağlanıyor. Bu uzay macerasının devamlılığını sağlayan en önemli etken ise ekonomik yapı.
Ekonomik Yapı Çok Önemli
Günümüzde, şirketlerin devamlılığını sağlayan en önemli yapı ekonomik özgürlük. Dolayısıyla uzay macerası devamlılığını sağlamak ve insanlığın uzaydaki bilgisi ve hakimiyetini geliştirmek istiyorsak, bunu uygun bir ekonomik modele bağlayarak gerçekleştirmeliyiz. Çünkü, aynen eskilerin de dediği gibi taşıma suyla değirmen dönmüyor ve bu uzay projelerinin kar yaparak kendilerini canlı tutması gerekiyor. Ancak bir uzay misyonu ekonomik gereksinimlerden çok daha fazlasına ihtiyaç duyuyor. Bunların başında zihin gücü geliyor. Ekonomik yapıyı sağlamış olsanız dahi ne yapmanız gerektiğini bilmiyorsanız uzayda başarılı olmanız imkansız. Dolayısıyla öne çıkan bir diğer etmen ise bilim. Bilim, bu alanda insanlığa yol gösterebilecek en önemli yapı.
Bilim Olmadan Olmaz
Bilimsel çalışmalar bize çok çeşitli alanlarda önemli bilgiler sağlıyor. Bu alanlardan biri de uzay. Yeryüzünde ve uzayda yapılan araştırmalar sayesinde bilgi birikimimizi ciddi anlamda geliştirme fırsatı yakaladık. Ancak en gelişmiş teknolojimizle dahi uzayın sadece çok ufak bir bölümüne ulaşabiliyoruz. Teknolojimizi ve bilgimizi adım adım geliştirerek uzay hakkındaki bilinmezi aralamaya devam edeceğiz. Bunun için elimizdeki teknolojiyi ve bilgiyi doğru şekilde kullanmamız çok önemli. Günümüzde tasarlanan uzay programları, bilgiyle ekonomiyi birleştirip uzay alanında gelişmeler sağlamak adına çok önemli projelerdir. 9 Şubat 2021’de Türkiye Uzay Ajansı, Türkiye’nin önündeki 10 yılda kendine hedef olarak belirlediği 10 maddeyi açıklayarak üzerine çalıştığı programın genel hatlarını ortaya koydu.
Bu Program Ne Anlama Geliyor
Öncelikle hedef belirlemek, bir şeyleri yapmaya başlamak adına mükemmel bir fırsat sunuyor. Dünya çapında, uzay çalışmaları bu hedeflerin konulmasıyla başlıyor. Hedeflerin detayları hakkında fazla bilgi verilmese de, üzerine düşünülmüş olunması, ülkemizin ciddiyetini ortaya koyuyor. Hedeflerle birlikte, bazı hedefler için zaman tahmini de yapılmış durumda. Zaman belirlemek, hedefleri gerçekleştirmek için en önemli etkenler arasında. Bu durum da hedeflerin gerçekleştirilmesi adına sıkı çalışılacağını ve ciddi olunduğunu gözler önüne koyuyor. Diğer yandan Türkiye Uzay Ajansı’na bütçe ayrılması da gerekli pozisyonların alınmasını sağlaması açısından oldukça önemli. Tüm bunları yan yana koyduğumuzda Türkiye’nin, uzay mücadelesinde dünyanın önde gelen süper güçlerinin arasına katılmak için ciddi ve istekli olduğunu görüyoruz.
10 Hedef
Cumhurbaşkanı’nın sunumuyla Türkiye Uzay Ajansı’nın 10 yıllık 10 hedefi şu şekilde açıklandı:
- Ay’a uzay aracı göndermek ve sert iniş yaptırmak
- Yeni nesil uydu geliştirmede dünyayla rekabet edecek ticari marka oluşturmak
- Türkiye’ye ait bölgesel konumlama ve zamanlama sistemi
- Uzaya erişimi sağlamak ve bir uzay limanı işletmesi kurmak
- Uzay havası veya meteorolojisi olarak adlandırılan alanda yatırımlar yaparak uzay etkinliğini arttırmak
- Astronomik gözlemler ve uzay nesnelerini yerden takip etme konularında gelişme
- Uzay sanayii ekonomi sistemini geliştirme
- Uzay teknolojisi geliştirme bölgesi kurmak
- Uzay alanında etkin ve yetkin insan kaynağını geliştirme
- Bir Türk vatandaşını uzaya gönderme
Ne Kadar Gerçekçi
Bu hedefler, uzay alanında sınırlı tecrübesi olan bir ülke için oldukça ciddi hedefler olarak değerlendirilebilir. Bu durum akıllara bir soruyu getiriyor: Bu hedefleri gerçekleştirme isteği ne kadar gerçekçi? Üstelik 10 yıl gibi uzay konusunda oldukça kısa bir sürede? Bu hedefleri çok daha gerçekçi hale getiren iki unsur bulunuyor. Birincisi uzay çalışmaları alanında tecrübe sahibi ülkeler/şirketlerden yardım almak. Gerekli konularda işbirliği yapılacağının açıklanmış olması, diğer şirketlerin tecrübelerinden yararlanma imkanını bize sağlayabilir. Bu durumda hedeflerimize ulaşabilme potansiyelimiz ciddi anlamda artacaktır.
İkinci unsur ise bu hedeflere yönelik olarak ayrılan bütçe. Eğer büyük şirketlerin hizmetini almamızı sağlayacak maddi bütçe sağlanırsa, tecrübeye ve gerekli sanayi parçalarına ulaşabiliriz. Bu sayede hedeflerimize ulaşmamız açısından önümüzde büyük engeller kalmaz. Bu hedefler, uzayda yol katetmemiş ülkeler için önemli hedefler gibi görünse de, günümüzün gelişmiş uzay şirketleri için oldukça olağan hedefler durumunda. Uzay alanında ekonominin önemli olduğunu ve uzay hizmetleri için bu şirketlerin istekli olduğunu düşünürsek, uygun bütçeyi ayırdığımız durumda hedeflerimize ulaşabiliriz. Ancak bütçeyi ayırıp hedeflerimize ulaşmak tabiki de işin kolay kısmı. Önemli olan bu görevler sırasında kendimiz adına en yüksek verimi almamız. Bu işlerin nasıl yapıldığı konusunda deneyim sahibi olmamız. Bu görevler sırasında edindiğimiz verilerle bilim yapmamız. Tüm bu verileri ve bilgileri dünyayla şeffaf şekilde paylaşarak, insanlığın bilgi birikimine katkı sağlamamız. İşte bunlar gerçekleştirildiği zaman gerçek hedefe ulaşılacak ve bütçeden, tüm hedeflerimizden en yüksek verim alınmış olunacak.
Uzay maceraları, buna benzer şekilde ciddi hedeflerle başlıyor. Çalışmaların kararlılıkla devam ettirilmesi ve gerekli bütçelerin ayrılması gerçekleştirildiğindeyse, önemli sonuçlara ulaşılıyor. Bu sayede, diğer ülkeler üzerinde önemli avantajlar elde ediliyor. Bunlarla birlikte uzay çalışmalarından ciddi anlamda gelir sağlamak da mümkün. Örneğin, dünyanın en büyük uzay şirketi SpaceX’in kurucusu Elon Musk, şu anda dünyanın en zengin insanı konumunda yer alıyor. Günümüzde, uzay çalışmalarıyla birlikte sadece şirketler adına değil, ülkemizin milli geliri adına da ciddi kazançlar sağlayabilmemiz mümkün. Uzay çalışmaları geleceğin en önemli alanları arasında yer alıyor. Tüm milletler, devletler varlıklarını sürdürmek için uzayda önemli pozisyonlar alma ihtiyacına sahip. Türkiye’nin atmış olduğu bu ciddi başlangıç adımları ise, geleceğin dünyasında önemli bir yere sahip olmaya verdiği önemi gösteriyor.