Jüpiter, tam olarak enlerin gezegenidir. Güneş Sistemi içindeki en büyük gezegendir. Çapı dünyanın çapının 11 katı kadardır. Ayrıca bu devasa gaz devinin içine 1300’den fazla dünya, rahat bir şekilde sığabilir. Bu gaz devinin içi de dışı kadar tuhaf bir yerdir. İç kısmı dünya boyutunda ve kısmen katı olan çekirdeği saran, bir dizi metalik ve sıvı hidrojen katmanı barındırır. Gezegenin, Güneş’in etrafında tam bir tur atması 12 yıl sürer ve gezegen, Güneş’e, dünyanın olduğundan 5 kat daha uzaktır. Gezegenin hızlı dönüşü ve derinlerdeki metalik sıvı hidrojenin hareketi sayesinde, güneş sistemindeki en güçlü manyetik alana sahiptir. Kütlesinden dolayı gezegeni saran gaz katmanın üst sınırlarındaki kütle çekimsel güç, Dünyanın deniz seviyesindeki kütle çekiminin iki buçuk katıdır.
Gezegenin Yapısı ve Atmosferi
Bu muhteşem gaz devi, Güneş Sistem içindeki en büyük gezegen atmosferine sahiptir. Hidrojen ve helyumdan oluşan atmosferin, en üst katmanlarında 3 Bulut katmanı da bulunmaktadır. Bunlardan biri çoğunlukla buz kristalleri halindeki amonyaktan oluşur. Diğeri amonyak ve Sülfür karışımıdır. Üçüncüsünde de su buharı bulutları mevcuttur. Üst katmanlar kuşak ve bölgelere ayrılır. Rüzgarlar bu alanlarda saatte 600 kilometrenin üzerinde eser. Bu hareket, Güneş Sistemi içindeki en büyük fırtına olan Büyük Kırmızı Leke’ de dahil olmak üzere muazzam büyüklükte fırtınalara ve girdaplara sebep olur.
Müthiş Gaz Devinin Uyduları
Jüpiter gezegenin yörüngesinde en az 63 tane bilinen uydusu vardır. En büyük 4 tanesi gezegenden uzaklıkları sırasına göre; İo, Europa, Ganymade ve Callisto’ dur. Bunlar 1610 yılında astronot Galileo Galilei tarafından keşfedilmişlerdir.Bu yüzen bu uydulara onun şerefine, Galileo Uyduları denmektedir.
En Önemli Olan Uydular
Güneş Sistemi’nin en büyük gezegenine, en yakın uydu olan İo, tam anlamıyla volkanik bir dünyadır. Milyonlarca yıldan uzun süredir yüzeye o kadar çok laf püskürtmüştür ki kelimenin tam anlamıyla ters düz olduğunu söylenebilir. Bu volkanlardan Sülfür gazı fışkırır ve neticede bu maddeler, devasa gaz devinin çekiminden dolayı gezegenin yörüngesine ulaşır. Peki ama İo neden bu kadar aktif bir uydudur? Çünkü Jüpiter ve diğer 3 Galileo uydusunun kütle çekimi güçleri arasında kalmıştır. Bu çekişme İo’nun şeklini bozar. Buda uydunun iç kısmında sürtünmeye ve dolayısıyla da ısınmaya sebep olur. Bu hareket sonrası volkanik aktiviteler tetiklenir. Buna gelgit ısısı denir ve bu ısı Güneş sistemi içindeki diğer uyduların iç kısımlarını da etkiler.
Europa buzdan, ince bir yer kabuğuna ve çoğunlukla oksijen içeren seyrek bir atmosfere sahiptir. Europa, İo’nun tam tersi su zengini bir dünyadır. Diğer iki Galileo uydusu da Kalisto ve Ganymade kendi içlerinde büyüleyici özelliklere sahiptirler. Ganymade, Güneş sistemi içindeki en büyük uydudur. Hatta bu uydu merkür gezegeninden bile büyüktür.
Gezegene Gönderilen Uzay Araçları
1994 yılında gözlemciler Shoemaker Zeuy 9 Kuyruklu Yıldızının 21 parçasının Jüpiter gezegenine dalıp, üst bulut katmanlarında koyu renkli izler bırakmasını canlı olarak izlemişlerdir. 2009-2010 ve 2012 yıllarında da daha fazla çarpışma tespit edilmiştir.
Gezegenin atmosferinde yer alan Büyük Kırmızı Leke antisiklonu, atmosferin üst kısmında en azından 350 yıldır dönmektedir. Bu devasa fırtına ilk olarak 1665 yılında astronot John Geovanni Dominico Cassini (1625-1712) tarafından gözlemlenmiştir. Bu fırtına o kadar büyüktür ki içine rahatlıkla 3 tane dünya sığabilir. Büyük Kırmızı Leke rengini; kırmızı Fosfor, muhtemelen biraz Sülfür ve diğer organik bileşenlerin bir karışımından alır. 1978 yılında Voyager 1 Uzay Aracındaki kameralar Jüpiter gezegenini çevreleyen ince bir dizi halka görüntülemiştir. Bu halkalar Satürn’ünki gibi parlak ve buzlu değil de oldukça belirsiz ve tozlu olduklarından bunları daha önce kimsenin görememiştir. Galileo Uzay Aracı oldukça detaylı bir şekilde bunların haritasını çıkarmıştır. Daha sonra Hubble Uzay Teleskobu onları gözlemlemiş ve bu gözlemden sonra halkalar üç kısma ayrılmıştır.
Jüpiter Hakkında Önemli Bilgiler
Gezegenin güneşe en yakın noktası 740 milyon kilometre, en uzak noktasıysa 816 milyon kilometredir. Gezegenin 1 günü, dünya gününün yaklaşık 3’te 1’i kadardır. Yani yaklaşık olarak 1 gün 10 saattir. Ayrıca gezegenin Güneş’in etrafındaki dönüşü de 11,8 dünya yılı uzunluğundadır. Bunun nedeni gezegenin Güneş’ten çok uzakta bulunması ve yavaş dönmesidir. Yani uzaklığı nedeniyle yörüngesi daha uzundur. Ayrıca gezegenin eksen eğikliği de 3,13 derecedir. Bu yüzden, bu devasa gaz devi belki de Güneş Sistemi içerisinde yer alan en düz gezegendir. Son olarak da bu gezegendeki kütle çekimi bizim yaşadığımız gezegen olan dünyanın kütle çekiminin ,264 katı kadardır. Buradan hareketle de bu gezegende daha kilolu hissedeceğinizi söyleyebiliriz. Bu devasa gaz bulutu, biraz daha büyük olsaydı bizim sistemimiz de tıpkı Yıldız Savaşları filminde gösterilen gezegenler gibi ikili Güneş’e sahip olabilirdi. Tabi o zaman biz yaşanabilir bölgede olur muydu, bu da ayrı bir soru olurdu.
Jüpiter gezegenine baktığımınız zaman, henüz Güneş Sistemi içerisinde bile keşfedilecek çok fazla gezegen olduğunu söyleyebiliriz. Bu gezegenler kralı, dünyanın uzak komşularından biridir. Ayrıca atmosferinde gerçekleşen hava olayları da gezegeni enler kategorisine rahatça sokmaktadır. Bu yüzden gezegen, yaşam bulundurma ihtimali de en düşük gezegenlerdendir. Fakat yine de kafamızı kaldırıp bu gezegenlere ve hatta daha da ötesine bakmalıyız. Çünkü hepimizin bildiği gibi “İstiklal Göklerdedir.”